Disleksi; normal veya normalüstü zekaya rağmen, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunlarıyla kendini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme farklılığıdır. Özgül öğrenme güçlüğü kategorisinin alt alanlarından biridir.
Disleksinin temelinde; sesi fark etme, çözümleme, otomatik patern sorunları ve işitsel kısa süreli bellek sorunları yer almaktadır. Disleksi Müdahale Programı (DMP) bu farklılık alanlarında, uygulamaya yönelik çalışmalar yapılmasını sağlamaktadır.
Bilimsel araştırmaları merkezine alarak hazırlanmış olan DMP’nin temel amacı, dislektik bireylerin akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerilerini geliştirmektir.
DMP dört bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler;
- Görsel İşlemleme,
- Otomatik Patern,
- Kısa Süreli Bellek,
- Fonolojik Farkındalıktır.
Görsel İşlemleme
Söz konusu öğrenmek olduğunda, gözler bu beceride oldukça uzmandır. Çocuklarımızın okulda aldığı bilgilerin %80’i görsel kaynaklıdır. Gözlerin arkasında sanılandan çok daha önemli bir süreç gerçekleşmektedir. Görsel bilginin içeri girdiği andan itibaren beyin, gördüklerini yorumlamaya ve bir sonraki adımını planlamaya başlar. Bu sürece görsel işlemleme adı verilir.
Görsel işlemleme becerilerinin akademik başarıda ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu bilinmektedir. Çocuklar metni okurken, yazım hatalarını bulurken, bir matematik problemi çözerken veya bir model yaparken, görsel işlemleme becerilerini kullanırlar.
DMP Görsel İşlemleme bölümü bahsedilen alanlarda bireylerin gelişimini tamamlamaya yönelik tasarlanmıştır.
DMP Görsel İşlemleme bölümü dislektik bireylerin ciddi sorunlar yaşadığı göz sekmeleri, okuma/tanıma merkezi ile eşgüdümü alanında sorunların ortadan kalkmasını sağlamaktadır.
Otomatik Patern
Akıcı okumanın başarılı bir biçimde gerçekleşmesi, altında yatan süreçlerinin sağlıklı çalışmasıyla ilgilidir. Akıcı okumayı doğrudan etkileyen bu süreçlerden biri de Otomatik Paterndir.
Otomatik Patern uygulamasındaki en temel esas; nesneler, harfler, sayılar ve renklerin olabildiğince hızlı fakat doğru bir şekilde ifade edilmesi gerekliliğidir. Otomatik Patern uyaranlarının, Otomatik Patern testlerinin özellikle dislektik bireylerin eğitimi alanında önemli bir yer edinmesi büyük ölçüde onun okuma ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesi ile olan güçlü ilişkisine bağlıdır.
Otomatik Patern özünde bulunan hızlı isimlendirme, dikkat, görsel ayırım, görülen ile semantik bilginin entegrasyonu, fonolojik özellikler ve sesletim gibi farklı bileşenleri kapsar. Bu bileşenlerin her biri Otomatik Patern görevinin tamamlanması için hayati öneme sahiptir. İşitsel kısa süreli bellek ve akıcı okuma arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Otomatik Patern bu ilişkide yorumlayıcı rolü ile öne çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Otomatik Patern testinden düşük puan alan bir öğrencinin okuma performansında ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesinde sorunlar olabileceği yüksek bir olasılıkla tahmin edilebilir.
Kısa Süreli Bellek
Bellek, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, akıl, hafıza olarak açıklanmaktadır (TDK, 2010).
Kısa süreli bellek, beyne duyusal uyaranlarla gelen bilgilerin, uzun süreli bellekteki bilgilerle karşılaştırıldığı ve işlemlere tutulduğu etkinlik alanıdır. Kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlıdır, gelen bilgiyi belli bir süre (10 saniye) canlı tutar. Bu bellek, sınırlı bilgi için geçici bir depodur.
Dislektik bireylerde daha çok kısa süreli bellek sorunları görülür. Kısa süreli işitsel -görsel bellek sorunları genellikle birlikte ortaya çıkar. Alanda yapılan birçok çalışma dislektik bireylerin kısa süreli bellek işlevlerinin normal örneklere göre daha düşük olduğuna işaret etmektedir. Kısa süreli bellek, etkin bellektir. Öğrenme etkinliğinin hızına uygun olarak bilgiler hatırlanır, anlamlandırılarak davranışa dönüştürülür. Kısa süreli belleğe, bu özelliğinden dolayı ‘çalışma belleği’ de denilmektedir.
Okuma sırasında duyusal kayda gelen yeni bilgiyle uzun süreli bellekte olan bilgiler karşılaştırılır ve eşleştirilir, yeni bilgilerle bütünleştirilir; sesli ve sessiz tekrarlar yoluyla kısa süreli bellekte kalması sağlanır, uzun süreli bellekteki bilgiler etkin hale getirilip örgütlenerek, davranış haline dönüştürülür.
Okunan bir yazının içeriği, bellekteki bilgilerin hatırlanma hızı, kapsamı, çağırılması, anlama ve anlamlandırma işlemlerinde geçen zaman gibi faktörler okumayı etkileyen faktörlerdir. Kısa süreli bellek süreçleri okuma, okunulan metnin anlaşılması ve hatırlanması açısından önemlidir. Bu noktadan hareketle dislektik bireylerin işitsel ve görsel kısa süreli bellek kapasitelerinin gelişimi akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerileriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu bilinmektedir.
Fonolojik Farkındalık
Fonolojik farkındalık harf ve harfin işleyişi arasındaki ilişkiyi anlamak için ön koşul niteliğinde olan sözlü dil becerisidir. Çocuğun okuma-yazma becerisi için yeterli hazır bulunuşluğa ulaşmasında ve bu becerinin istenilen nitelikte kazandırılmasında bedensel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal yönden gerekli tüm bilgi, beceri ve deneyimlere sahip olmasının yanı sıra, fonolojik farkındalık becerisi de oldukça önemlidir
Fonolojik farkındalık; okuma-yazma ile güçlü bir ilişkisi olan, gelişen ve kelimeyi oluşturan sesleri tanıma, ayırma, maniple etme ve ortak seslerden oluşan kelimeleri fark etme görevleri ile ilgili bir beceri olup konuşma dilinin farklı yollarla daha küçük bileşenlere bölünmüş olabileceğini anlamaktır. Bir kelimeyi meydana getiren ses birimlerinin farkında olmak fonolojik farkındalık becerisi ile tanımlanır.
Yapılan tanımlardan yola çıkarak fonolojik farkındalık ile ilgili şu özellikler sıralanabilir:
Okul Öncesi Dönemde Gelişmeye Başlar
Çocukların bu dönemdeki gelişimi ve bu dönemde elde ettikleri beceriler onların formel okuma-yazma sürecine kolay bir geçiş yapmasını sağlar. Okul öncesi dönemde kazanılan ve okuma-yazma gelişimini kolaylaştıran becerilerden biri de fonolojik farkındalık becerisidir.
Gelecekteki Okuma Başarısı İçin Önemlidir
Bireylerin, kelimelerin hecelerden ve seslerden meydana geldiğini anlamaları yazılı dilin şifresini çözmelerine ve alfabe prensibini kazanmalarına yardımcı olur. Alfabe prensibi, yazılı dilin konuşma dilini temsil etmesidir. Okuma ve yazma gelişimine yardımcı olmak için, çocukların yazılı dil ile konuşma dili arasındaki ilişkiyi bilmeleri, kelimelerin harflerden meydana geldiğini ve bu harflerin kendilerine ait sesleri olduğu bilincine ulaşmaları önemlidir.
Geliştirilebilir ve Öğretilebilir Bir Beceridir
Eğitim sürecinde fonolojik farkındalığı öğretmek için öncelikle parçalarla bütün arasındaki ilişkiden başlanılmalıdır. Ardından cümlelerin kelimelere bölünebileceği ve kelimelerin bir araya gelerek cümleleri oluşturduğu gösterilmelidir. Başlangıç düzeyinde bütün-parça ilişkisini kavrayan çocuklar kelime seviyesi ya da kelime farkındalığı çalışmalarına başlamalıdır. Bu aşamada da kelimenin hecelerden meydana geldiği anlatılmalıdır. Bundan sonra seslerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmaların hepsinde kolaydan zora doğru gelişen bir süreç izlenmelidir.
Fonolojik Farkındalık Becerisi Kendiliğinden Gelişmez
Konuşma dilini kullanmanın ve anlamanın tersine fonolojik farkındalığın kendiliğinden gelişmeyeceğini bilmek önemlidir. Birçok çocuğa doğrudan öğretilmezse, çocuklar bu beceriyi geliştiremezler. Birçok uzman fonolojik farkındalığın doğuştan gelen bir beceri olmadığını ve çeşitli deneyimler sonucu kazanıldığını söylemektedir. Fonolojik farkındalık öğretilmediği takdirde öğrenilmediğinden ve bu beceri okuma becerisi için önemli olduğundan birçok uzman fonolojik farkındalık eğitimini ilk okuma-yazma eğitiminin ön koşulu olarak önerir.
Okuma Problemlerinin Belirleyicisidir
Fonolojik farkındalık becerilerinde bazı problemler yaşayan çocuklar okumada da problemler yaşamaktadır. Yeterli derecede fonolojik farkındalık becerisine sahip olmayan çocuk, kelimeleri okumak için sesleri harmanlayamayacaktır. Bu beceri fonolojik farkındalık ile açıklanmaktadır. Akıcı okuma problemi yaşayan çocuklar fonolojik farkındalığın birçok görevini yerine getiremezler. Bu çocuklar ilk sesi ve son sesi benzeyen kelimeleri diğer çocuklara göre daha güç fark ederler. Ayrıca konuşulan kelimelerin parçalardan oluştuğunu anlayamamaktadırlar ve bu parçaların yazılı dildeki karşılıklarını da keşfedememektedirler. Bu çocuklar yaşıtlarına göre dildeki sesleri geç öğrenirler, azı sesleri hiç kullanmadıkları gibi bazılarını da hatalı olarak kullanırlar; böylece dillerinin anlaşılabilirliği düşük olur.
Fonolojik farkındalığın, bu görevlerinde zorluk yaşayan çocukların, akıcı okuma problemleri de yaşamaları fonolojik farkındalığın okuma becerisinde yaşanan problemlerin belirleyicisi olduğunu da ortaya koyar.
DMP Fonolojik Farkındalık bölümü, yukarıda da belirtildiği gibi çözümleme stratejisine dayalı bir çalışma sistematiğidir.